TELEGRAM-Zihin Kontrolü.....QUANTUM - Kuvantum





KUŞATILAN - KUŞATAN*

Salih Mİrzabeyoğlu

İnsan beyninde yaklaşık 100 milyar nöron (sinir hücresi) vardır, her sinir hücresi ise yaklaşık 1000 snaps’e (diğer sinir hücreleri ile bağlantılar) sahibtir. Bu, beyinde 100 trilyon bağlantı bulunduğu mânâsına gelir. Bunlardan elektrokimyevî impulslar (itici kuvvet, sevk, uyarı, tesir, ânî his, saik, çok kısa zamanda tesirini gösteren büyük kuvvet) geçer; fikir, resim, fantezi, kavram, ruh hâli, duygu, arzu, korku, vizyon-görüntü, içgüdü ve diğer bütün zihne ve akla âit tecrübelerimizin esasını teşkil eder. Bununla beraber bunlar, beynimizin sadece FİZİKÎ REALİTE’sidir. Bütünün realitesi nedir? Manevî içgüdülere nasıl sahib oluyoruz? SEZGİ NEDİR? Zihnî ve akla âit bir resim, bir tasvir, fizikî bir davranışa nasıl dönüşüyor? Telepatik (uzaktan haberdar olma) veya gaibten haber alacak şekilde bütün bu bağlantılar-münasebetler, birlikte (hiss-i müşterekte) nasıl çalışıyor. Öfke nedir? Sevgi nedir?

Beyin, bütün vücuda yaygın faaliyetlerin merkezidir; VÜCUDUN HER YERİNE AİD OLANIN MERKEZİDİR. Bütün canlı organizmaların vücutlarını saran bir “elektromanyetik bir zarf”a sahib olduğu bilinmektedir. Çevreden gelen uyaranlara cevab veren bu zarf, zihne âit kavramların isimleriyle anılan bir alan olarak kabul edilmektedir. Bu alanlar, maddenin mânâya delil olması halitası-karışımı gibi bir intiba vermektedirler.

l

Zihne aid kavramların mânâlarını ihtiva eden alanlar, tek bir alandır.

l

Kısaca belirtmek gerekirse, atomaltı parçacıkların tamamı “kuantum” olarak değerlendirilebilir. Günümüzde bu gruba giren pek çok parçacık bulunmuş ve bulunmaya da devam edilmektedir. İçlerinde en çok bilinenleri ELEKTRONLAR’dır. Kuantum adı verilen parçacıklar, artık hepimizin bildiği gibi kâinatın her köşesinde bulunmakta, hareketsiz ve sabit olarak gördüğümüz bütün maddelerin varlığı, atomlara ve dolayısıyla bu parçacıklara dayanmaktadır. “Kuantum parçacıklarını nerelerde kullanırız?” sorusunun cevabı çok geniş bir sahayı kapsamaktadır. Bugün her evde kullanılan televizyonlar, bilgisayar ekranları, bilgisayar kasa tâbir edilen bölümünün içindeki parçaların hemen hepsi, telefonlar, radyolar, teybler, kısacası; elektronik malzeme ihtiva eden bütün cihazlar hep KUANTUMLAR’ın belli dış etkilere karşı gösterdiği tepkilerden yararlanılarak oluşturulmuştur.

Televizyonların ELEKTROMANYETİK DALGA’yı algılayıp bunu görüntüye ve sese çevirmesi hâdisesi, aynen beyinde de mevcuttur. Beyin de dışarıdaki FREKANS okyanusundan sadece veri tabanına uygun frekansları algılar.

Algıladığı frekansları gerekli dönüşümleri yaparak ses, görüntü, koku, tad ve dokunma ile algıladığımız oluşumlara çevirir.

l

Televizyon vericisi diye, seçilen şahsın beynine ayarlı TELEGRAM cihazını, beynimizi de bütün algılarımızı ve düşüncelerimizi radar cihazına muhatab bir verici gibi düşünürsek, kestirmeden bir misâlle cep telefonlarıyla karşılıklı haberleşme gibi bir durum: Bir yanda cihaz, öbür yanda onun bütün duyu organlarınca algılanabilir ve eziyet edilebilir tesirlerini yaşayan insan. Frekansı elle tutamayacağına göre, İSBATI KABİL OLMAYAN bir iş; bundan dolayı da kolayından “psikolojik bunalım” numarasına havale edilebilir!


*Salih Mirzabeyoğlu, Ölüm Odası, 28.Bölüm. (Kuvantum kısmı)

Hiç yorum yok: