CEVAT ÜLGER (KARAMEHMEDLER) -TAKDİM-
VI. LEVHA*
KENDİMİ TAKDİM
1) Mimarî, hayatla en bağlı bir sanat dalıdır. Yatak odası, hela, hamam vs.
2) Mimarîyi takip etmek, bir bakıma cemiyeti sosyo psikolojik değişimlerini takip etmek oluyor.
Osmanlının hayat değişimlerini takip etmek, hattâ, adeta bir sinema gibi, daha da ileri, elle tutulur gözle görülür bir şekilde takip etmek için, mimarîyi takip etmek en müsbet yol oluyor.
3) Mimarîyi de takip etmek için, Osmanlının sosyal değişmelerini ele almak icabediyor.
4) Osmanlı 18. asır sonuna kadar çok tatlı ve tabiî bir tekâmül içinde gelişip ilerliyor. Sadece konsrüksiyona bağlı, malzemenin kendisini kullanarak... Detay ve nakış lâzım ise, tabiata benzemeyen, abstre biçimler kullanılıyor.
5) Avrupa bunu yapamıyor, daima tabiatın görünen yanlarını yapmayı sanat kabul ediyor, fakat muvaffak olamıyor. Çin ve Japonya tabiatçılıkta Avrupadan çok ilerde...
6) 18. asırda Osmanlının Avrupa karşısında geri duruma düşmesiyle çare aranıyor ve çare hazır; hristiyan olmak... Tabiî, bu durumu mimarîde de görüyoruz. Avrupadan Hristiyan mimarlar getiriliyor.
Nur-u Osmaniye, Simon kalfa tarafından...
Yeni Fatih Camiî, ? Fossati olabilir...
Ortaköy Camii, Dolmabahçe Camiî, Dolma-bahçe sarayı, Nikağos Balyan tarafından...
Aksaray Valide Camiî, Montani ve Gatik...
II Abdülhamidin, Muncini Davonco...
7) Topkapı Sarayı dururken Dolmabahçenin yapılması, İslâmca yaşamaktan kaçmak oluyor.
20/11/968 ESKİŞEHİR
Çok Muhterem Hocam
Önce kendimi tanıtayım. Sizin talebeniz olduğum zamanın üzerinden epey zaman geçti, öyle zannediyorum ki hatırlamanıza imkân yok.
1953 yılı Gazi Eğitim Enstitüsü Resim İş Bölümü mezunuyum.
O zamandan beri içine girdiğim şartlar beni Osmanlı sanatları ile ilgilenmeğe ve onun içinde bizzat çalışmaya sevk etti. Bu çalışmalar başlayınca, zincirleme birbirini takip ederek tam manasıyla Osmanlı resim, nakış, dekor, mimarlık saatları içine girdim. Diğer taraftan modern sanatla da ilgimi kesmiyordum. Birçok noktalarda bu çalışmalar beni Osmanlı sanat esprileri ile modern Avrupa sanatlarını birleştirmeye götürdü.
Bilhassa Osmanlı sanatları mevzuunda, gerek mimarî projelerini de bizzat hazırladığım, gerekse projelerini başka mimarların hazırladığı birçok yapının duvar, tavan, taban dekorlarını yaptım. Osmanlıların mukarnes dedikleri stalaktitler üstüde, alçı, beton, mermer, plastikle, birçok tatbikatlarım var. Stalaktitlerdeki abstre hava beni çok sardığı için, sütun başlığı, tavan kornişleri, mihrab hücre tavanları olarak, bilhassa geniş bir çalışmam oldu.
Rumî, Hataî, arabesk nakış sistemleri üstünde de gerek alçı, gerek Kütahya çinisine desen vererek, doğrudan doğruya duvar üstüne fresk tekniği ile boyama çalışmaları yaptım. Kartonpiye ile dekor tatbikatımda da epey çalışmam var.
Vitray bahsinde, bilhassa belirtmek istediğim çok geniş çalışmalarım oldu. Demir, beton, alçı, PLÂSTİK ile, İslâm ruhuyla ilgili eserlerde Osmanlı motifleri, modern yapılarda ise abstre tatbikatlar yaptım. Serbest kaldığım zaman da mezcedici kompozisyonlar yaptım.
Turistik bir devre girdiğimize göre, yeni yapılacak sayısız inşaatlarda Türk sanat esprisini muhtelif yollarla tatbikata koymak icab edecektir. Bu tatbikatın elemanlarının yetiştirilmesi, siz hocamızın müdürü bulunduğu, Tatbiki Güzel Sanatlar Okulunun vazifesi olacaktır. Ve eski bir talebeniz olan ben, bu hususta size yardımcı olabilirim. Sizin durup dururken benim yaptığım işlerden haberiniz olamayacağını düşünerek, haberi kendim vermeyi uygun buldum. Eğer bu hususta idareniz altında bir hizmet görebilirsem, bu bana büyük şeref verecektir.
Selâm ve hürmetlerimin kabulünü rica ederim.
Talebeniz CEVAT ÜLGER
Eskişehir Koleji Resim Öğretmeni
ESKİŞEHİR
Not:
Müesseseniz öğretim üyeleriden Hasan Kavruk, çalışmalarımı gayet iyi bilmektedir. Hatta müfettişliği sırasında bir vekalet teşekkürü almama vesile olmuştur.
Eskişehir'de; Seyit Hoca, Bahçelievler, Gökmeydan, Sümer, Orhangazi, Bedreddin, Aliçavuş,Esentepe cami yerinin bütün proje, inşaat, dekor tatbikatları...
Tavşanlı'da namazgah, Tunçbilek camilerinin, Ankara'da Abidinpaşa, Adapazarı Onevler camiinin, bütün mimarî proje ve tatbikatları...
Balıkesir İncirli Camiinin sadece alçı dekorları...
Eskişehir'de, Site apartmanı subasman ve giriş betonarme rölyefleri, tunç heykelleri,
Raybank'ın tabanları, Atalay mağazası dekorları, Lama kundura mağazası dekor tatbikatı, Könel Han betonarme rölyef ve demir konstrüksiyon vitrayları, Sönmez İşham, Polatlı belediye bina ve sinemasının duvar rölyefleri, vs.
Eğer arzu edilirse, fikir verecek fotoğraflardan da gönderilebilir.
Çok Muhterem Ali Rıza Alp Bey
Allah'ın selâmını vermemiz tabiîdir. Ardından kendimi tanıtmam herhalde faydalı olacak.
Eskişehir Milliyetçiler Derneği Başkanı Cevat Ülgerim. Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü 1953-1954 yılı mezunuyum. Halen Eskişehir Maarif Koleji Resim öğretmeniyim. Sizinle, geçen yılki İzmir Milliyetçi Öğretmenler Derneği ve Komünizmle Mücadele Derneği Genel Merkezinin tertiplediği kurultayda beraber bulunmuştuk, daha sonra da dönüşte Bursa'da görüşmüştük. Belki hatırlayacaksınız.
Bundan bir müddet önce Osman Akkuşak Beyle tanışmıştık. Milliyetçi cephenin bilhassa münevver sanat elemanlarından yoksun bulunduğundan dert yanmıştık. Bunun yanında mevcut elemanların da darmadağınık olduğunu, kıyıda köşede tanınmaz olarak zaman geçirdiklerini kabul etmiştik. Bütün mühim noktalarda solcu sanat adanılan, kabiliyetsiz ve esersiz de olsalar hakim oldukları aşikârdır. Bu dertleşme esnasında Osman Akkuşak Bey, benim çalışmalarımı, ortaya koyduğum eserleri öğrenince, bu durumun değerlendirilebileceğini beyan etti. Gereken temasları yapacağını vadetti. Birkaç gün evvel de adresime gönderdiği kartta sizinle temas ettiğini yazıyor, sizinle telefonla veya mektupla temas etmemi, size bilgi vermemi istiyordu. Bu duruma uyarak size bu mektubu yazıyorum.
Telefonla, herhalde bir emrivaki şeklinde konuşmanın faydalı olmayacağına kanaat getirerek, mektup yazmayı uygun buldum.
Halen İstanbul Eğitim Enstitüsü'nün bir resim bölümü açıldı, hoca ve öğretim görevlisi tam değil. Orta öğretime hoca hazırlayan bir müessesede bizim cephenin mücahidi olarak çalışmak, herhalde vazifedir. Nasıl olsa oraya Gazi Eğitim Enstitülü bir eleman tayin edilecektir, bizden birinin tayini çok faydalı olacaktır. Bizim tayinimiz için esbab-ı mucibe kabilinden de birçok unsur var. Şunlar sayılabilir: Sayısız kitap kapağımız basılmıştır. Yazdığımız, resimlediğimiz ve neşrettiğimiz ilkokulların resim-iş dersleri için çok faydalı olan, tebliğler dergisinde öğretmen okulları, öğretmenlere yardımcı ders kitabı olarak tavsiye edilmiş olan «Oyuncak Masalları» adlı kitabımız halen piyasada satılmaktadır. Ve bu sahanın tek eseridir. Kibrit kutusu, gazoz kapağı, mantar, makara gibi lüzumsuz eşyalardan, iş derslerinde oyuncaklar yapılması resimlerle anlatılmakta, çocukların hazır oyuncaklardan ziyade kendi yaptıkları oyuncaklarla oynadıkları, hazır oyuncakları derhal bozdukları dikkate alınarak... İki yıl evvel Beyoğlu Belediye Güzel Sanatlar Galerisinde bir sergimiz açılmış (tabiî bizim gazeteler hariç maalesef) basın tarafından eserler takdirle karşılanmıştı. Yeni gazete, bir halımızın fotoğraflarını neşrederek, halının bir sanat eseri olduğunu takdirle yazmıştı. Aynı şekilde Akşam da, Kim'de, Meydan'da geniş panolarımız vardır. Gerek Eskişehir içinde gerekse dışında, demir konstriksiyonla sayısız vitraylarımız, mozaik, maden ve alçı ile de herkesin önüne rahatça çıkabileceğimiz heykellerimiz vardır.
Bütün bunların yanında, (sadece size bir fikir vermek için yazıyorum.), sayısını hatırlayamadığım mimarî eserlerimiz de var. Bir kısmı bitmiş, bir kısmı halen inşa halinde, bir kısmı da proje halinde, cami, otel, hamam olarak, çalışmalarımız bir fikir verebilir. Bilhassa cami inşaatlarında, Osmanlı ve Selçuk mimarî ananelerinin modern malzeme ile birleştirilerek yeni bir üslűpla ortaya çıkılabileceğinin ispatını hazırlamaya çalıştık. Ayrıca Eğitim Enstitüsüne gitmeden evvel Çapa eğitim enstitüsünün, yıldız resim seminerinde okumuş olmamız da bir sebep sayılabilir.
Bunların yanında, bizim hizmet sahamız, Beşiktaş Tatbikî Güzel Sanatlar okulunda da devam edebilir. O mektep, Türk turizminin tatbikat elemanlarım yetiştirmek için açılmıştır. Tabiî şu, anda kendi sanatlarımızın hiçbir dalı ile ilgisi; yoktur. Tabiî bir yandan elemansızlıktan, bir yandan da sanatımıza duyulan antipatiden olabilir. Ben hemen 15 yıldır Türk sanatlarını bütün dalları ile ilgili olduğumdan, sayısız tatbikatlar verdiğimden, oranın da öğretim kadrosuna katılmam bütün istikametlerden faydalı olabilir. Osmanlı mimarlığının hemen bütün tatbikat elemanları, vitray, kartonbiye tekniği ile, rumî, hataî, kabartma, nakış sistemleri için rahatça öğretim vazifesi yapabilirim. Bir yüksek okul içinde, bir milliyetçi olarak da tabii ki çok daha başka vazifelerle yüklü olacağız.
Yukarıda takdim ettiğimiz hususları gözönünde tutarak, gerek birinci gerekse ikinciye... (S.M. Tamamen silik olduğu için cümleyi yarım bıraktım.)
Çok muhterem Başkan
Ali Rıza Surat Bey
Sabah Gazetesinin 24/Kasım/l965 tarihli nüshasında Camimize ait cemiyet ilânınızı okudum.Milletimizin büyük hamiyet örneklerinden birinin daha başlamakta olduğunu iftiharla düşündüm. İnşallah muvaffakiyetle sonu da alınır.
Bizim Eskişehirde kurulmuş bir müessesemiz bulunmaktadır, maalesef bazı imkânsızlıklar dolayısiyle geniş bir tanıtma faaliyetine girişemedik.
Kağıdın başlığında da görebileceğiniz gibi, müessese bütün teferruatı ile cami meseleleri ile uğraşıyor. Gayemiz, bin yıldan fazla zamandan beri inkişaf eden İslâm Türk mimarisini, asrımızın verdiği teknik mokalarla işleyerek modern İSLÂM mimarimizi meydana getirmektir.
Şurasını açıkça belirtmek isteriz ki, birkaç yıldır yapılan camilerimiz, Avrupanın yeni kilise kabukları, veya spor salonları, veya yüzme havuzları espirisile inşa edilmekte, alelade Avrupa kopyası basit inşaatlar meydana getirilmektedir. Halbuki kendi mimarimiz, Avrupa'nın rüyasında göremeyeceği, harikulâde ve modern mimarîleri, yüzlerce yıl evvel meydana getirmiştir. Bu dev örnekler ortada dururken, basit ve adi hristiyan mimarî meselelerinin tatbikini yapmak, bilemeyiz ne derece uygun olur.
İnşaata yeni başlayacağınıza göre, temas temin etmemiz, eğer daha önceden verilmiş bir kararınız yoksa, yazmanız uygun olacaktır. Müessesemiz halen Eskişehir Aliçavuş camii, Seyyit Hoca Camiî, Esentepe Camiî, Gökmeydan Camiî, Sümer Camiîni, Tavşanlı'da Namazgâh Mah. Arif Ağa Cami'ni, Tepecikköyü Camiîni, Kütahya yolu üzerinde Orhangazi Camiî projelerini hazırlamış, bir kısmını inşaatını bizzat yapmış, bir kısmının da mutlak kontrolünü yapmıştır. Halen Eskişehir Tepebaşı mahallesi ve Sarısu mahallesi Muradiye Camilerinin projeleri üstüde çalışmaktadır.
Arzu edilirse elimizdeki doküman ve fotoğrafları takdime hazırız. Hatta bizzat eserlerimiz görülerek doğrudan doğruya bir fikir alınması çok daha uygun olacaktır. Müessesemiz, mühendislerce «kabuk statiği» denen kubbe beton ve statiği hesapları üstünde teferruatlı bir çalışma ve tecrübe sahibidir. Bu, esasen eserlerimizde de görülecektir.
Selâmlar.
29/9/1965
Cevat Ülger
(imza)
T.C
16/12/1971
İSTANBUL BELEDİYESİ ŞEHİR TİYATROLARI Müdürlüğü
Sayın Cevat Ülger
Sayı : 2331
Eski Keresteciler Sok. Eki:1 No : 1 C.
Mimarlık İnşaat Bürosu
Üsküdar
Osmanlı ve Selçuk devirlerine ait dekorlar hakkındaki 19.11.1971 tarihli mektubunuz Tiyatromuz Yönetim Kurulunca okunarak almış olduğu 8.12.1971 gün ve 813 sayılı kararı örneği ilişikte sunulmuştur.
Bilgilerinizi rica ederim.
Saygılarımla.
S. Tekiner Basri Dedeoğlu
Md. Yardımcısı Şehir Tiyatroları Müdürü
(İmza) (İmza)
8.12.1971
Sayı: 813
Yönetim Kurulu Karan
1 — Geçen zabıt okundu aynen kabul edildi.
2 — Üsküdar Eski Keresteciler Sokak No. 1 de Mimarlık İnşaat Bürosu sahibi Cevat Ülger imzalı 19.11.1971 tarihli mektup okundu:
Bay Cevat Ülger mektubunda «Koca Sinan» temsilini seyrettiğini, piyesin oynanışı hakkında bir mütalâada bulunamayacağını, fakat dekor üzerinde bazı şeyler söylemeği vazife kabul ettiğini belirterek, dekor'un Batı filim ve tiyatrolarında Alâaddin'in sihirli lâmbası oynanırken gerçeklerle hiçbir ilgisi bulunmayan tamamen hayalî bir Doğu alemine benzediğini, sedirler ve oturulan puflar gibi aksesuarın da yine aynı durumda olduklarını bildirerek, onyedi yıldır Osmanlı ve Selçuk Mimarlığı ve dekoru ile iştigal etmekte bulunduğundan, bundan böyle Osmanlı ve Selçuk devirleri ve Anadolu ile ilgili piyeslerin dekorlarında müesesesesinin Tiyatromuzun emrinde olduğunu ve bu yardımı milletine bir hizmet olmak üzere zevkle kabul edeceğini beyan etmektedir.
Sayın Cevat Ülger'in Tiyatromuza göstermiş olduğu yakın alâka, Yönetim Kurulumuzu ziyadesiyle mütehassis etmiştir. Böyle bir görevi fahrî olarak zevkle yerine getireceğini bildiren Sayın Cevat Ülger'e şimdiden teşekkürlerimizin bildirilmesiyle, yazıda sözü geçen türlerde piyesler sahneye konulması karar altına alındığı zaman kendisinin bu hususda bizlere yardımcı olmak üzere davet edileceğinin bilgilerine sunulmasına oy birliği ile karar verildi.
Başkan Üye
Vasfi Rıza Zobu Basri Dedeoğlu
(İmza) (İmza)
M.S.P. Genel Başkanlığına
Ankara
6 ay önce M.S.P. Eskişehir senatör adayı olmam ricası ile, Hasan Özkeçeci tarafından bana başvuruldu. Ben, «eğer benden başka kimse bulunmaz, ve parti de sadece bu yüzden seçimlere giremeyecek duruma düşerse, ve seçimler girmeniz bana bağlı kalırsa kabul, ama başka birini bulursanız veya seçimlere mani bir hal zuhur etmezse kabul etmem» dedim. Ve, Hasan Özkeçeci'nin sözüne güvenerek beyanname verdim.
Fakat ilk ilânlarda adımın M.S.P. Eskişehir Milletvekili adayları arasında çıkması beni şaşırttı. Senatör adayı bulunmuştu, şu halde benim adaylığım artık bahis mevzu olmamalı idi.
Vaziyet bu kadarla da bitmiyor. Liste tamamen yalan beyanlarla dolu.
A — Ben teknisyen değilim. Bu sıfatı ve rütbeyi veren mekteplerde okumadım. Böyle bir diplomam veya sertifikam da yok.
B — «İstanbul Mimarlık Bürosu İdarecisi» de değilim. Böyle bir büro var mı yok mu bilmiyorum, ama benim böyle bir büro ile alâkam yok. Kendimin bir mimarî bürom vardı, 1972 yılı sonunda kapattım.
C — Asıl kariyerim: Ben G.E.E. Resim bölümü 1953 yılı mezunuyum. 15 yıl resim ve sanat tarihi öğretmenliği yaptım. Son çalıştığım okul, Eskişehir Maarif Kolejidir, Oradan da Orhan Oğuz tarafından sağ propaganda suçlamasiyle atıldım.
D — Şu anda Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Yüksek Okulu 4. sınıf öğrencisiyim. Türkiye çapında Osmanlı mimarlığının modernize örneklerinin mimarî mücadelesini vermekteyim.
Benim anlayamadığım husus, meslek adımın küçültülerek verilmesinin partiye ne kazandıracağıdır.
Yüksek seçim kurulu nezdinde sessizce istifa ederek, hem kendi meslek adımı, hem de partinin bu hatalarını kurtarmayı istedim. Ve, istifa ettim. Halbuki aynı liste yine aynı hatalı beyanlarla çıktı.
Durumun lütfen düzeltilerek istifamın temini ve böylece ilerde partinin müşkül vaziyetlerden kurtulabileceğini saygıyla arzederim.
Cevat Ülger
Öğretmen - Mimar
Adres: Selmanağa Man. Kargazarife Sok. No: 2/1 Üsküdar–İstanbul
(İmza)
T.C
24 Şubat 1964
MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI
Eskişehir Koleji Müdürlüğü
Sayı: 231.1.260
GİZLİ ve Zata mahsustur
Cevat Ülger
Resim - İş Öğretmeni
Derslerinizde öğrencilerinize dersinizle ilgisi bulunmayan konularda konuşmalar yaptığınız bazı öğrenci velilerinin sözlü müracaatiyle anlaşılmış bulunmaktadır.
Öğrenciler, kendilerine sosyalizm, nasyonalizm, komünizm gibi fikir ceryanlarından bahse dildiğini velilerine duyurarak, mana ve mahiyetini anlıyam adakları bu doktrinlerin açıklanmasını velilerinden istemişlerdir.
Öğrenciler, kıyafet bahsine de temas ettiğinizi, kravat takmanın lüzumsuzluğuna işaretle «Bunun Batıyı taklit demek olduğunu» söylediğinizi ifade etmişlerdir.
Okulda kıyafet disiplininin ve medeni giyinişin bir şartı telâkki ettiğimiz kravatı, bütün öğrencilerimizin takmasını mecburi kılar ve bununla mücadele ederken, sizin bu konuşmalarınızın ve kravat takmayışmızın okulun bu yoldaki hareketini ne derece güçleştirdiğinizi takdir edersiniz sanırım.
Öğretmen olarak vazifemizin, okulun prensiplerine, yönetmelik hükümlerine uymak ve okul idaresinin bu yöndeki işini kolaylaştırmak olduğunu açıklamayı zait addederim.
Yukarıda işaret edilen konulardaki konuşmalarınızın dersinizle olan münasebeti, maksat ve gayesi anlaşılamamıştır. Bahusus ki, öğrencilerimizin seviyeleri bunları anlamaya hiç de müsait değildir.
Bunların, bu konularla münasebeti olmayan bir dersin öğretmeni tarafından söylenmesi, velilerce de çok mânâsız ve câlib-i şüphe görülmektedir.
Hele kravat aleyhindeki sözleriniz ve kravat takmayışmızın sebeplerini anlamak mümkün olamamıştır.
Netice olarak :
Bu konularda konuşmaya niçin lüzum gördüğünüzü, bu hareketinizin mânâ ve maksadını
bir yazı ile özetlemenizi,
2) Öğrencilerimizin seviyeleri bu konuları anlamaya müsait bulunmadığından, taundan böyle bu kabil konuşmalarda bulunmamanızı,
3) Okul idaresinin icraatını güçleştirmemek için hiç olmazsa okulda muhakkak kravat takmanızı önemle rica eder,
Bu tarz ve hareketinizin ileride bir tahkik konusu olarak hakkınızda —arzu edilmeyen— fena sonuçlar doğurabileceğine dikkatinizi çekerim. Saygılarımla...
Eskişehir Koleji Müdürü
Sabri Örülü
(İmza)
Eskişehir Koleji Müdürlüğüne
Müdürlüğünüzün 24 Şubat 1964 tarih ve 231. l - 260 sayılı yazısına cevaptır.
I — Aynı mevzu ile ilgili olarak sualllerinizi sorarken, velilerin ve sizin (komünizm aleyhtarı olduğumu ve komünizm aleyhinde konuştuğumu bildiğinizi) tasrih etmiş olduğunuz halde, yazılı suallerinizde bu noktanın açıkça belirtilmediği görülmektedir. Ben yazılı suallerinizde bu durumu bildiğinizi nazarı itibare alarak cevaplandıracağım.
Amerikaya burslu öğrenci gönderme imtihanında mümeyyizlerin, öğrencilere (sosyalizm nedir, sosyal adalet nedir, komünizm nedir?) suallerini sormaları üzerine öğrenciler bana gelerek bilmedikleri bu kavranılan izah etmemi istediler.
Öğrencilerimin sordukları sorulara, ders konumun dışındadır diye cevap vermemezlik edemezdim. Şu veya bu mülâhaza ile cevaptan kaçınmanın öğretmenlik vakarını ve meslek ahlâkını zedeler mahiyette olduğu —ön düşünceye sahip olmayan— herkesin takdir edeceği bir gerçektir.
M.E.B. ibrahim Öktemin, Cumhuriyet Senatosunda (Komünizm Türkiye'de kanun dışı sayıldığı için bu ideolojiyi benimseyen bazı şahıslar gizli ve sistemli olarak çalışmaktadırlar, artık tehlike çanı çalmıştır.) şeklindeki feryadı sırasında, vilayetimizdeki bir yeraltı komünist çalışma faaliyetinin meydana çıkarılması ve içlerinde bazı maarif mensuplarının da bulunması, bu kavramların yanlış anlatılmasından ve istismara müsait olmasıdan dolayı olsa gerektir. Ayrıca 6 Ağustos 1929'da Eskişehir Garında temyiz üyesi hakimleri ile Şeker Fabrikası işçilerine Atatürk'ün şu hitabesi, (bu memleketteki komünistler yalnız bizim tevkif ve hapis ettiklerimizden ibaret değildir. Bu işlerle bizzat yakından alâkadar olacağım. Şurası unutulmamalıdır ki, TÜRK ALEMİNİN EN BÜYÜK DÜŞMANI KOMÜNİSTLİKTİR, HER GÖRÜLDÜĞÜ YERDE EZİLMELİDİR.) işaretinin ışığı altında yukarda bahsi geçen kavramları ve bilhassa komünizmin gerçek mahiyetini anlatarak şiddetle tenkit ettim.
Kaldı ki ben bir Milliyetçi olarak, derslerimin konusu ile doğrudan doğruya bağlı olmadığı ve benden sorulmadığı halde bile, milletimizin çok zor şartlar altında tedarik ederek ödediği vergiden nafakamı temin etmemin verdiği engin mesuliyetle, Milletimin elime teslim ettiği çocukları, onu tehdit eden her tehlikeye karşı korumak durumunda bulunuyorum.
Hattâ bütün öğretmen ve idareci arkadaşlarla, memleket sever aydın velilerin ayni mesuliyeti paylaşarak bu yıkıcı faaliyetler karşısında sıkı bir iş birliğine katılmalarının lüzumuna inanıyorum.
II — Kıravat meselesine gelince: Sınıfta bir öğrencim tarafından, —neye kıravat takmıyorsunuz— sualine karşı verilen zaruri bir cevabın idarenizce yanlış istihbar edilmesinden veya verdiğim cevabın suî tefsire tâbi tutulmasındandır. Bu suale verdiğim cevap aynen şu olmuştur. (Ben kendi hayatımı, yaşama hürriyetimi kazandım. Bana böylesinin daha iyi yakıştığı kanaatmdayım, siz de mezun olup kendi hayatınızı, yaşama hürriyetinizi kazandığınız zaman isterseniz, takar veya takmazsınız. Ama şimdi bir müesseseye uymak mecburiyetindesiniz, takacaksınız.) diye cevap verdim. Bunun dışındaki konuşmalar bana ait değildir.
Durumu saygılarımla arzederim.
7/3/1964
Resim İş Yazı Öğretmeni
Cevat Ülger
* Ritmin Gücü ve Ritme Davet, İbda yayınları, Cevat Ülger(Karamehmedler)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder